En Yeni Paylaşım Platformu Full Paylaşım
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Program,oyun, filim,klip,webmaster,araçlar,resimler,arkadaşlık,sohbet,faydalı bilgiler vb...dahası bu forumda.paylasım platformu
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
Sayfayı FaceBook'ta Paylaş
Forumumuzda bilgi alışverişinde bulunabilmeniz için öncelikle KAYIT olmalısınız. Üye olmayanlar forumumuzda bulunan özel aktivitelerden yararlanamaz.

 

 Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed (S.A.V) Hayatı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
A D M İ N
FORUM KURUCUSUPeygamber Efendimiz Hz.Muhammed (S.A.V) Hayatı Admin-yeni
A D M İ N


Aktiflik :
Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed (S.A.V) Hayatı Left_bar_bleue200 / 999200 / 999Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed (S.A.V) Hayatı Right_bar_bleue

Mesaj Sayısı : 323
Başarı Puanı : 33166
Rep Puanı : 1
Kayıt tarihi : 21/02/12
Yaşı : 41
Şehir : İZMİR

Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed (S.A.V) Hayatı Empty
MesajKonu: Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed (S.A.V) Hayatı   Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed (S.A.V) Hayatı Icon_minitimeÇarş. Nis. 11, 2012 9:17 pm

Hz. Muhammed (s.a.s.) Mekke'de doğdu. 40 yaşında
Peygamber oldu. 23 yıllık Peygamberlik hayâtının 13 yılı Mekke'de, 10
yılı da Medine'de geçti. Medine'de 63 yaşında vefât etti. Bu sebeple:

Hz. Muhammed (s.a.s.) 'in hayâtı (571-632):

a) Peygamberliğinden Önceki Hayâtı (571-610),

b) Peygamberlik Devri (610-632) olmak üzere iki kısma ayrılır.

Peygamberlik devri de:

a) Mekke devri (610-622)

b) Medine devri (622-632)

olarak iki döneme ayrılır.

Bu sebeple Siyer ve
İslâm Târihi ile ilgili kitaplarda, Rasûlullah (s.a.s.)'in hayâtı,
"Peygamberlikten (Bi'setten) öncesi" ve "Peygamberlik devri" diye iki
devreye ayrılarak incelenmiştir. Peygamberlikten önceki hayatını da:

1- Çocukluk devresi (8 yaşına kadar olan süre),

2- Gençlik çağı (8-25 yaşına kadar olan devre),

3- Evlilik dönemi (25-40 yaşı arasındaki devre) olmak üzere genellikle üç bölüme ayırmışlardır.

Peygamber olduktan
sonra, "Mekke Devri"nde geçen olayları incelerken, târihbaşı olarak,
Peygamberliğin (Nübüvvetin) l. 2. veya 5 inci yılı gibi, Nübüvvetin
başlangıcını; "Medine devri" olaylarında ise,-Hicretin, 1., 2. veya 3
üncü yılı şeklinde Rasûl–i Ekrem (s.a.s.)'in Hicret olayını esâs
almışlardır.

Bu kitapta da aynı usûle uyulacaktır.

HZ.MUHAMMED (S.A.S)´İN PEYGAMBERLİKTEN ÖNCEKİ HAYÂTI

" Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik".

(el-Enbiyâ Sûresi, 107)

l- HZ. MUHAMMED (S.A.S)'İN ÇOCUKLUK DÖNEMİ

1- DOĞUMU:

Hz. Muhammed (s.a.s.)
Milâddan sonra 571 senesi, Fil Yılı'nda, 12 Rebiülevvel (20 Nisan)
pazartesi gecesi sabaha karşı, Mekke'nin doğusunda bulunan
"Hâşimoğulları Mahallesi"nde, babasından kendisine mirâs kalan evde
doğdu. Arapların takvim başı olarak kullandıkları "Fil Vak'ası",
Peygamberimiz (s.a.s.)'in doğumundan 52 gün kadar önce olmuştu.(18)

Abdülmuttalib, torununun doğumu şerefine verdiği ziyâfette çocuğun adını soranlara:

"Muhammed adını verdim.
Dilerim ki, gökte Hakk, yeryüzünde halk, O'nu hayırla yâdetsinler..."
cevâbını verdi. Annesi de "Ahmed" dedi. (Muhammed, üstünlük ve
meziyetleri anılarak çok çok övülüp senâ edilen; Ahmed de Cenab-ı Hakk'ı
yüce sıfatları ile öven, hamdeden kimse demektir.(19)

İslâm târihçileri,
Peygamberimiz (s.a.s.)'in doğduğu gece bir takım olağanüstü olayların
meydana geldiğini naklederler. O gece İran Kisrâsı (Hükümdarı)'nın
Medâyin şehrindeki sarayının 14 sütûnu yıkılmış, mecûsîlerin İran'da
Istahrâbat şehrinde bin yıldan beri yanmakta olan "ateşgede"leri sönmüş,
Sâve (Taberiyye) gölü yere batmış, bin yıldan beri kurumuş olan Semâve
deresi'nin suları taşmış, mecûsîlerin büyük bilgini Mûdibân korkunç bir
rüya görmüş, Kâbe'deki putların yüz üstü devrildikleri görülmüştü.
Gerçekten O'nun doğması ile bütün dünyada hüküm sürmekte olan cehâlet ve
küfür ateşi sönmüş, putperestlik yıkılmış, zulmün baskısı son
bulmuştur.


2- SOYU (NESEBİ)

Peygamberimiz
Hz.Muhammed (s.a.s.)'in babası, Abdülmuttalib'in oğlu Abdullah; annesi
ise Vehb'in kızı Âmine'dir. Babası Abdullah, Kureyş Kabîlesinin
Hâşimoğulları kolundan, annesi Âmine ise Zühreoğulları kolundandır. Her
ikisinin soyu, bir kaç batın yukarıda, "Kilâb"da birleşmektedir. Her
ikisi de Mekke'lidir.

Peygamber (s.a.s.)
Efendimiz, Hz.İbrâhim'in büyük oğlu Hz. İsmâil'in neslindendir. Soyu
Adnân'a kadar kesintisiz bellidir.(20) Adnân ile Hz.İsmâil arasındaki
batınların sayısında neseb bilginleri ihtilâf etmişlerdir.(21)

Peygamber (s.a.s.) Efendimizin soyu, çok temiz ve çok şerefli bir neseb zinciridir. Bir hadisi şerifte Rasûl-i Ekrem Efendimiz:

"Ben devirden devire,
(nesilden nesile, âileden âileye) seçilerek intikal eden Âdemoğulları
soylarının en temizinden naklolundum, sonunda içinde bulunduğum
'Hâşimoğulları' âilesinden neş'et ettim", buyurmuştur.(22)

Diğer bir hadisi şerifte bu seçilme işi şöyle anlatılmıştır.

"Allah, Hz İbrâhim'in
oğullarından Hz. İsmâil'i, İsmâiloğullarından Kinâneoğullarını,
Kinâneoğullarından Kureyşi, Kureyşden Hâşimoğul-larını,
Hâşimoğullarından da beni seçmiştir." (23)

Bir başka hadis-i şerifinde de Rasûl–i Ekrem Efendimiz şöyle buyurmuştur:

"Allah beni, dâima helâl
babaların sulbünden, temiz anaların rahmine naklederek, sonunda babamla
annemden ızhâr etti. Âdem'den, anne-babama gelinceye kadarki nesebim
içinde nikâhsız birleşen olmamıştır". (24)

Hz. Muhammed (s.a.s.)'in
doğumundan iki ay kadar önce babası Abdullah, Suriye seyâhatinden
dönerken Yesrib (Medine)'de hastalanarak 25 yaşında vefât etmiş ve orada
defnedilmişti. Peygamberimiz (s.a.s.)'e, babasından mirâs olarak beş
deve, bir sürü koyun, doğduğu ev ve künyesi Ümmü Eymen olan Habeşli
Bereke adlı bir câriye kalmıştır.(25)


Mübarek soyu



Muhammed aleyhisselâmın nûru, Âdem aleyhisselâmdan itibâren temiz babalardan ve temiz analardan geçerek gelmiştir. Kur’ân-ı kerîmde Şu’ârâ sûresi 219. âyetinde meâlen; “Sen, yâni senin nûrun, hep secde edenlerden dolaştırılıp, sana ulaşmıştır.” buyrulmaktadır. Nitekim Peygamber efendimiz hadîs-i şerîfte; “Allahü teâlâ insanları yarattı. Beni insanların en iyi kısmından vücûda getirdi. Sonra, bu kısımlarından en iyisini (Arabistan’da) seçti.
Beni bunlardan vücûda getirdi. Sonra evlerden, âilelerden en iyisini
seçip, beni bunlardan meydana getirdi. O hâlde, benim rûhum ve cesedim
mahlûkların en iyisidir. Benim silsilem, ecdâdım en iyi insanlardır.” buyurmuşlardır.

Yaratılan
ilk insan olan Âdem aleyhisselâm, Muhammed aleyhisselâmın zerresini
taşıdığı için alnında O’nun nûru parlıyordu. Bu zerre hazret-i Havvâ’ya,
ondan Şît aleyhisselâma ve böylece, temiz erkeklerden temiz kadınlara
ve temiz kadınlardan temiz erkeklere geçti. Muhammed aleyhisselâmın nûru
da, zerre ile birlikte alınlardan alınlara geçti. Melekler ne zaman
Âdem aleyhisselâmın yüzüne baksalar, alnında Muhammed aleyhisselâmın
nûrunu görürler ve ona salevât okurlardı. Yâni; “Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammed.” derlerdi.
Âdem aleyhisselâm vefât edeceği zaman oğlu Şît aleyhisselâma dedi ki:
“Yavrum! Bu alnında parlayan nûr, son peygamber Muhammed aleyhisselâmın
nûrudur. Bu nûru, mü’min, temiz ve afif hanımlara teslim et ve oğluna da
böyle vasiyet et! Muhammed aleyhisselâma gelinceye kadar, bütün
babalar, oğullarına böyle vasiyet etti. Hepsi bu vasiyeti yerine
getirip, en asîl, en kibâr kız ile evlendi. Nûr, temiz alınlardan, temiz
kadınlardan geçerek sâhibine ulaştı. Resûlullah’ın sallallahü aleyhi ve
sellem dedelerinden birinin iki oğlu olsa, yahut bir kabîle iki kola
ayrılsa Muhammed aleyhisselâmın soyu, en şerefli ve hayırlı olan tarafta
bulunurdu. Her asırda onun dedesi olan zât, yüzündeki nûrdan belli
olurdu. O’nun nûrunu taşıyan seçilmiş bir soy vardı ki, her asırda bu
soydan olan zâtın yüzü pek güzel ve nûrlu olurdu. Bu nûr ile kardeşleri
arasında belli olur, içinde bulunduğu kabîle başka kabîlelerden daha
üstün, daha şerefli olurdu. Âdem aleyhisselâmdan beri evlâttan evlâda
geçerek gelen bu nûr İbrâhim’e ondan da oğlu İsmâil’e aleyhimüsselâm
geçmiştir. Onun da alnında sabâh yıldızı gibi parlayan nûr,
evlâdlarından Adnan’a, ondan Me’ad ondan Nizâr’a intikal etmiştir. Nizâr
doğunca babası Me’ad, oğlunun alnındaki nûru görüp sevinmiş, büyük
ziyâfet vermiştir. “Böyle oğul için, bu kadar ziyâfet az bir şey.”
dediği için de oğlunun adı Nizâr (az bir şey) kalmıştır. Bundan sonra da
nûr sıra ile intikal ederek asıl sâhibi olan sevgili Peygamberimize
ulaşmıştır.

Sevgili Peygamberimiz; “Ben, Abdullah,
Abdülmuttalib, Hâşim, Abdü Menaf, Kuseyy, Kilâb, Mürre, Ka’b, Lüveyy,
Gâlib, Fihr, Mâlik, Nadr, Kinâne, Huzeyme, Mudrike, İlyâs, Mudar, Nizâr,
Me’ad, Adnân oğlu Muhammed’im. Mensup olduğum topluluk, ne zaman ikiye
ayrılmış ise, Allah beni muhakkak onların en hayırlı olan tarafında
bulundurmuştur. Ben, câhiliyyet ahlâksızlıklarından hiçbir şey
bulaşmaksızın, ana ve babamdan meydana geldim. Ben, Âdem’den babama ve
anneme gelinceye kadar, hep nikâhlı anne babadan geldim. Ben ana ve baba
îtibâriyle en hayırlınızım.” Başka bir hadîs-i şerîfte de; “Allahü
teâlâ, İbrâhim oğullarından İsmâil’i seçti. İsmâil oğullarından Kinâne
oğullarını seçti. Kinâne oğullarından Kureyş’i seçti. Kureyş’ten Hâşim
oğullarını seçti. Hâşim oğullarından Abdülmuttalib oğullarını eçti.
Abdülmuttalib oğullarından da beni seçti.” buyurdu.

Peygamberimiz
Kureyş kabîlesinin Hâşim oğulları kolundandır. Babası Abdullah’dır.
Abdullah’ın babası Abdülmuttalib, annesi de Fâtımâ binti Amr’dır. Dedesi
Abdülmuttalib, Mekke’nin hâkimi ve Arapların şeref îtibâriyle en üstün
kabilesi olan Kureyş kabîlesine mensuptu. Abdülmuttalib’in alnında
Muhammed aleyhisselâmın nûru parladığından Kureyş kavmi onunla
bereketlenirdi. Peygamberimizin dedesi Abdülmuttalib, oğulları arasında
en çok Abdullah’ı severdi. Çünkü onun alnında Muhammed aleyhisselâmın
nûru parlıyordu. Abdullah’ın güzelliği Mısır’a kadar şöhret bulmuştu.
Alnındaki nûr yüzünden iki yüze yakın kız, onunla evlenmek arzusu ile
Mekke’ye gelmişti. Abdülmuttalib ise, O’nu her yönüyle O’na denk olan
bir kız ile evlendirmek istiyordu. Bunun için Benî Zühre kabîlesinin
büyüğü Vehb bin Abd-i Menâf’ın kızı Âmine’yi oğlu Abdullah’a istedi.
Vehb’in kızı Âmine; güzellik, ahlâk ve neseb îtibâriyle Kureyş
kızlarının en üstünü idi. Ayrıca soy bakımından Abdullah ile birkaç
batın yukarıda birleşmekte idi. Abdülmuttalib, Vehb’in kızını oğlu
Abdullah’a isteyince Vehb şöyle dedi: “Ey amcam oğlu, biz bu teklifi
sizden önce aldık. Âmine’nin annesi bir rüyâ gördü. Anlattığına göre
evimize bir nûr girmiş, aydınlığı yeri ve gökleri tutmuş. Ben de bu gece
rüyâmda dedemiz İbrahim’i gördüm. Bana; “Abdülmuttalib’in oğlu
Abdullah’la kızın Âmine’nin nikâhlarını ben kıydım. Onu sen de kabûl
et.” dedi. Bugün sabahtan beri bu rüyânın tesiri altındayım. Acaba ne
zaman gelecekler, diye merak ediyordum.” Bu sözleri duyan Abdülmuttalib
sevincinden“Allahü Ekber! Allahü Ekber!” diyerek tekbir getirdi. Nihâyet
oğlu Abdullah’ı Vehb’in kızı Âmine ile evlendirdi. Bu konuda başka
rivâyetler de vardır.

Abdullah, Âmine ile evlenince alnında
parlayan nûr, hanımına intikal etti. Abdullah’ın evlendiği geceye
Türkiye’de ve birçok İslâm memleketlerinde bir asırdan beri Regâib
kandili ismi verilmekte ise de bu yanlıştır. Regâib gecesi, Receb ayının
ilk cumâ gecesidir. Muhammed aleyhisselâmın nûru ise hazret-i Âmine’ye
Cemâzilahir ayında intikal etmiştir. Câhiliyye devrinde Arapların harbi
haram saydıkları aylarda harp etmek istedikleri zaman ayların ismini ve
sırasını değiştirmeleri yâni Cemâzilahir ayına o sene Recep demeleri
sebebiyle halk içinde bu yanlışlık yayılmıştır. Gerçekte bunun dînen ve
ilmen bir kıymeti yoktur. O halde Nübüvvet yâni peygamberlik nûrunun
Âmine vâlidemize intikali, şimdiki Cemâzilahir ayındadır, Regâib
gecesinde değildir. Âmine’nin Muhammed aleyhisselâma hâmile olduğu
sırada Kureyş kabilesinde büyük bir darlık, kıtlık ve pahalılık olmuştu.
Kureyş çok sıkıntı içinde idi. Muhammed aleyhisselâmın ana rahmine
düşmesiyle birlikte, O’nun hürmetine Allahü teâlâ Kureyş kabîlesinin bağ
ve bahçelerine, mahsûllerine öyle bereket verdi ki, hepsi zengin
oldular. Araplar o seneye “Senet-ül feth ve’l ibtihac” yâni sevinç ve
bolluk yılı dediler. Âmine Hâtun Sevgili Peygamberimize hâmile iken
kocası Abdullah ticâret için Şam’a gitmişti. Dönüşünde hastalanıp
Medîne’ye geldiği sırada dayılarının yanında vefât etti. Bu haber
Mekke’de duyulunca çok büyük bir üzüntüye sebep oldu. Eshâb-ı kirâmdan
Abdullah ibni Abbas radıyallahü anh şöyle bildirmiştir: “Peygamberimizin
babası Abdullah, oğlu doğmadan önce vefât edince melekler; “Ey
Rabbimiz, Resûlün yetim kaldı.” dediler. Allahü teâlâ da; “O’nun
koruyucusu ve yardımcısı benim.” buyurdu.”

Âmine Hâtun şöyle
anlatmıştır: “Ben altı aylık hâmile iken, bir gece rüyâmda karşıma bir
zât çıkıp dedi ki: “Ey Âmine, bilmiş ol ki, sen âlemlerin en hayırlısı
olan kimseye hâmile oldun. Doğurunca ismini Muhammed koy ve hâlini hiç kimseye açmayıp, gizli tut!” Başka bir rivâyette de; “İsmini Ahmed koy.” şeklinde bildirilmiştir.

Muhammed
aleyhisselâmın doğmasına iki ay kadar zaman varken Fil vak’ası meydana
geldi. İnsanların her taraftan akın akın gelip Kâbe’yi ziyâret etmesine
engel olmak isteyen Yemen vâlisi Ebrehe, Bizans İmparatorunun da
yardımıylaSan’a’da büyük bir kilise yaptırdı ve insanların burayı
ziyâret etmelerini istedi. Araplar ise eskiden beri Kâbe’yi ziyâret
etmekte olup, Ebrehe’nin yaptırdığı kiliseye hiç îtibar etmediler. Hattâ
hakâret gözüyle baktılar. İçlerinden biri kiliseyi kirletti. Bu
hâdiseye kızan Ebrehe, Kâbe’yi yıkmaya karar verdi ve bu maksatla bir
ordu hazırlayıp Mekke üzerine yürüdü. Ebrehe’nin ordusunda önde
yürütülen, zaferin kazanılmasında en büyük payı alacağı tahmin edilen
Mahmud adında bir fil vardı. Ebrehe Kâbe’ye saldırmaya başlayınca bu fil
yere çöktü ve Kâbe yönünde yürümedi. Yönü Yemen’e çevrilince koşarak
geri dönüyordu. Böylece Mekke’ye yaklaşıp hücum etmek istediği halde
hücum edemeyen Ebrehe ve ordusu üzerine Allahü teâlâ ebâbil (dağ
kırlangıcı) denilen kuşlardan bir sürü gönderdi. Ebâbil kuşlarının
herbiri, biri ağzında ikisi de ayaklarında olmak üzere, nohut veya
mercimek büyüklüğünde üçer taş taşıyorlardı. Bu taşları Ebrehe’nin
ordusu üzerine bıraktılar. Taş isâbet eden her asker, ânında yere düşüp
öldü. Ebrehe kaçmak istedi. Taşlardan ona da isâbet edip, kaçtıkça
etleri parça parça dökülerek öldü. Bu husus Kur’ân-ı kerîm’de Fil
sûresinde bildirilmektedir. Böylece Kureyş kabîlesi doğmak üzere olan
Muhammed aleyhisselâmın hürmetine büyük bir düşmanın şerrinden kurtuldu.
Muhammed aleyhisselâmın geleceği Âdem aleyhisselâmdan îtibâren her
peygambere ve ümmetlerine müjdelene gelmiş, doğması yaklaşınca da birçok
haber ve müjdeler verilip alâmetler ortaya çıkmış, çeşitli hadiseler
meydana gelmiştir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://bialem.forummi.com
 
Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed (S.A.V) Hayatı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Hayatını Kaybeden Azar Bülbül Hakkında Açıklamalar,kimdir,ölüm nedeni,hayatı

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
En Yeni Paylaşım Platformu Full Paylaşım :: İSLAM DÜNYASI :: Hz Muhammed(s.a.v)-
Buraya geçin: